İsa Mesih Gerçekten Yaşıyordu, Ölüp Ölümden Dirildi Mi?
İsa Mesih’in gerçekten ölmesi ve dirilmesi Hristiyanlar için en önemli konulardan biridir. İsa Mesih sadece ölseydi ve dirilmeseydi bütün Hristiyanlık anlamsız olurdu. Bu yüzden bu konu Hristiyanlar için çok önemli bir konudur.
Hristiyanlar, İsa Mesih’in ona iman edenler için ölüp bütün günahlarını afettiğine, İsa Mesih’in ölümden dirildiği gibi aynı şekilde dünyanın son gününde inananların dirileceklerine, Cennet’e gideceklerine inanırlar. Bu Hristiyan inancına sahip olanlar sadece ağızdan Hristiyanım söyleyenler değil, İsa Mesih tarafından ona benzemek üzere değiştirilenlerdir. ‘Ben Hristiyanım’ diyenler çok ama İsa Mesih’e itaat etmeyen gerçek Hristiyan olamaz.
İsa Mesih’in hikâyesi sadece bir efsane değil, tarihte bilinen bir yerde bilinen bir zamanda doğdu, yaşadı, öldü ve dirildi. Tabii ki iki bin yıl önce olmuş olaylar bilimsel olarak ispatlanamaz. Doğa olayları tekrarlanabilir ve böylece ispatlanabilinir. Mesela su sıfır derecede buza döner. Bu tekrarlanabilir ve böylece bu doğa kuralının hâlâ geçerli olup olmadığı ispatlanabilinir. Tarihsel olaylar öyle değil, fakat onların doğru olup olmadıklarını bilebiliriz ancak farklı yollardan. İnsanın doğduğu tarihi kendisi hatırlayamaz fakat çoğumuz doğum günümüzün hangi tarihte olduğundan çok eminiz çünkü güvendiğimiz tanıklar var. Yüzyıllarca yıl önce olmuş olaylar çok farklı değil, güvenebileceğimiz tanıklar varsa onların gerçek olup olmadığını bilebiliriz.
İncil bugüne kadar bilinen çok yerlerden bahsediyor ve Yahudilerin ve İsa Mesih’in hikâyeleriyle ilgili olmayan tarihsel olaylardan da bahsediyor. İncil’de bahsedilen, bugün de bilinen yerlerin konumları ve aralarındaki uzaklık bugün de aynıysa, yazarın bu bölgeleri bilen biri olduğundan emin olabiliriz. İncil’de bahsedilen İsrail ve Yahudiler’le ilgili olmayan tarihsel olaylar o dönemdeki Yahudi olmayan ve Hristiyan olmayan tarih bilim adamlarının yazılarında aynı olaylardan aynı şekilde bahsetmeleri bu olayların gerçek olma olasılığını artırıyor. Tabiki olayların gerçekten olup olmadıkları bilimsel olarak ispatlanamaz fakat birbirleriyle ilişkisi olmayan farklı yazarların aynı olayları aynı şekilde anlatması bu olayların gerçekliği ve güvenilirliği hakkında emin olmamızı sağlıyor. Kutsal Kitap (Tevrat, Zebur ve İncil) baştan sonuna kadar tarihseldir ve olayların gerçekten olmuş olduğunu iddia ediyor. Kutsal Kitap başka yerlerden, bilinmeyen tarihsel olaylardan bahsediyor fakat Kutsal Kitap’ın diğer bahsettiği bir çok olaydan aynı dönemdeki Yahudi olmayan tarih bilim adamları da bahsediyor ve Kutsal Kitap’taki bir çok tarihsel olaylara arkeolojik bulgular destek veriyor. Öncede söylediğim gibi, tarihsel olayların gerçekten olup olmadığı ispatlanamaz fakat çok eskiden olmuş olaylar hakkında bilinen şeyler var ve onların gerçek olma olasılığı doğrulanabilinir. Bu nokta Hristiyanlık için çok önemli çünkü Hristiyanlık İsa Mesih hakkında ve onun aracılığıyla kavuştuğumuz kurtuluş hakkındaki gerçeği herkese duyuruyor ve bu gerçek gerçekten olmuş olayların temelinde duruyor. Bu olaylar gerçek olmasaydı bütün Hristiyanlık temelsiz ev gibi çökerdi. Bu yüzden Hristiyanlar herkesi Kutsal Kitap’ın doğruluğunu araştırmaya davet ediyor.
Şimdi İsa Mesih’in gerçekten yaşayıp yaşamadığının sorusuna geliyoruz. İncil’in İsa Mesih’in öğretiklerini, yaptıklarını dinleyen ve gören tanıklar ve onların anlattığı kişiler tarafından yazıldığını biliyoruz. (İncil’in nasıl yazıldığı ve ona güvenip güvenmemek hakkında öğrenmek isterseniz ‘Günümüzdeki İncil’e Güvenilir Mi?’ makalemizi okumanızı tavsiye ediyoruz.) İsa Mesih’in yaşadığını sadece İncil’de değil, Hristiyan olmayan tarih bilim adamları tarafından yazılan yazılarda da okuyabiliriz. Çok yazıları olan önemli bir Yahudi tarihçisi Flavius Josephus (M.S. 37 – 100) M.S. 93’te iki kere İsa Mesih’in yaşadığını yazdı ve başka birinci yüzyıldaki tarihçiler (Tacitus, Suetonius ve genç Pliny) de İsa Mesih’in yaşadığını anlatıyor. Bugün neredeyse bütün Hristiyan ve Hristiyan olmayan tarih bilim adamları İsa Mesih’in İncil’de anlatıldığı gibi birinci yüzyılında gerçekten yaşayıp öldüğünden emindirler.
Şimdi İsa Mesih’in ölümden dirildiğinin birkaç kanıtına bakacağız.
- İsa Mesih’in dirilişi ile ilgili haberler çok hızlı yayıldığı için bu haberlerin efsane olmaları mümkün değildi. Hristiyan inanç savunmacısı Lee Strobel bir kitabında, çok ünlü klasik tarih bilim adamı, A. N. Sherwin-White’nin: Antikçağ’da gerçek tarihsel doğrulukların silinmesi için en az iki kuşak geçmesi gerektiğini ve böylece bir insanın efsanesinin sadece bu iki kuşaktan sonra oluşabileceğini söylediğini yazdı. İsa Mesih’in dirilişinin haberleri öldükten 100 yıl sonra yayılmaya başlasaydı ve gerçek olayları bilenlerin hepsi ölmüş olsaydılar o zaman kilise önderleri istediği hikâyeleri yazabilirdi. Fakat Elçisi Pavlus’tan Korintliler’e mektup M.S. 50 yıllarda yazıldı, yani sadece yaklaşık İsa Mesih dirildikten 20 yıl sonra. Bu mektupta Pavlus İsa Mesih’in dirilişinin doğru olduğunu belirli bir şekilde ifade etti. Pavlus bu mektubu yazdığında İsa Mesih’in görgü tanıkları hâlâ yaşıyorlardı ve Pavlus’un yazdıkları yanlış olsaydı onlar bunun yanlış olduğunu kanıtlayabilirlerdi. İsa Mesih’in dirilişi yıllar sonra iddia edildiği bir efsane değildir. İsa Mesih’in dirilişini görenler hayatları boyunca gördüklerini yeni nesile aktardılar ve bu olayın gerçekliğini sorgulayanlara gördüklerini anlattılar. İsa Mesih ölümden dirildi ve onu dirildikten sonra görenler gördüklerine tanıklık ettiler.
- İsa Mesih ölümünden önce tanrının planını tamamlamak için ölmesi gerektiğini ve öldükten 3 gün sonra dirileceğini dile getirmişti. Yahudi liderler ve din adamları İsa’nın bu kehanetini yerine getirirse bütün güçlerini kaybedeceklerini bildikleri için gerçekten öldüğüne ve cesedinin öğrencileri tarafından çalınmayacağına emin olmak istediler. Bu yüzden İsa Mesih in konulduğu mağara mezarın kapısını büyük bir kayayla kapattırdılar ve 3 gün boyunca mezarın girişinde askerlere nöbet tutturdular. 3 gün sonra bazı kadınlar mezara geldi. Geldiklerinde mağara mezarın girişini kapatan kayanın orada olmadığını girişin açık olduğunu gördüler. İçeri girip baktıklarında İsa’nın cansız bedeninin orada olmadığını gördüler. İsa Mesih’in cansız bedeni bulunabilseydi onun ölümden dirileceğinin karşıtları için onun dirilmediğini çok kolay bir şekilde ispatlayabilirlerdi ama cansız bedeni bulunamadı. İlk Hristiyanların çok güçlü karşıt fikirli düşmanları olan Yahudi önderleri bile İsa Mesih’in cansız bedenini bulamadılar. Bu yüzden mezarda nöbet tutan askerlere, İsa Mesih’in öğrencilerinin gece İsa Mesih’in cesedini çaldıklarını insanlara söylemeleri için para verdiler. İsa Mesih’in öğrencisi Matta şöyle yazıyor: ‘Başkâhinler ileri gelenlerle birlikte toplanıp birbirlerine danıştıktan sonra askerlere yüklü para vererek dediler ki, ‘Siz şöyle diyeceksiniz: ‘Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken onun cesedini çalıp götürdüler.’ Eğer bu haber valinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz.’ (Matta 28:12-14). O dönemde nöbet tutan asker nöbette uyusaydı ona ölüm cezası kesilirdi. Bu yüzden Yahudi önderleri hem askerlere, İsa Mesih’in cesedinin kaybolması hakkında yalan söylemeleri için yüklü miktarda para verdiler hem de onlara valiyi yatıştırecaklarını için söz verdiler. Mezarı boş olduğu için ve İsa Mesih’in cansız bedenini bulunamadığı için onun gerçekten dirilmesinin olasılığı arttırıyor. İsa Mesih’in ölümden dirildiğini inkar edenlerin en önemli kanıtı İsa Mesih’in cansız bedeni olurdu ama bulunamadı.
- Çok kişinin İsa Mesih ölümden dirildikten sonra onu gördüğünü dair delilleri var. Önce ateist ama şimdi Hıristiyan olan Hıristiyan inanç savunmacısı, Lee Strobel, diyor ki: ‘Antikçağ hakkında bildiklerimizin sadece bir ya da iki kaynağı var İsa Mesih’in öğrencilerinin İsa Mesih’i dirildikten sonra gördüklerini dokuz farklı kaynak doğrulanıyor.’ Yüzlerce kişi dirilen İsa Mesih’i gördü ve bir kere aynı zamanda 500’den fazla kişi öldükten sonra tekrar yaşama dönen İsa Mesih’i gördü. Birçok kişinin aynı zamanda aynı halüsinasyonu görmesi mümkün değil. Uyuşturucu ya da fazla alkol kullanan insanlar aynı zamanda halüsinasyon görebilirler ama her biri kendi halüsinasyonunu görür. Fakat yüzlerce kişinin dirildikten sonra İsa Mesih’i görmesinin şahitleri var. Bu İsa Mesih’in gerçekten dirildiğini ispatlamıyor fakat bu insanlar İsa Mesih’i gördüğünden emindiler ve bütün dünya tarihinde böyle bir olay hiç duyulmamış. Bu olaylar İsa Mesih’in gerçekten dirilmesinin olasılığını arttırıyor.
- İsa Mesih’in dirilişi aldatmaca olsaydı öğrencileri bunu planlamış olacaktı. Fakat bütün öğrencileri İsa Mesih’in dirildiğini iddia ettiği için yakalandılar, sorgulandılar, eziyet edildiler, ve Yuhanna hariç hepsi bunu için öldürüldüler. Bir düşün, insan gerçek olan için ölebilir, bir yalanın doğru olduğuna inanan biri bunun için de ölebilir ama kimse bildiği yalan için ölmek istemez. İsa Mesih’in dirilişi aldatmaca olsaydı öğrencileri onu planlayıp yayacaktı, bile bile bir yalan uğruna çok acı çekmeyi ve ölmeyi göze almazlardı. İsa Mesih’in dirildiğini gören yüzlerce görgü tanığı Yahudiler ve Roma İmparatorluğu tarafından eziyet altında çok ciddi işkenceler gördüler. Öğrencilerin ve diğer görgü tanıklarının İsa Mesih’in dirildiğini iddia ettikleri için öldürülmeleri belki İsa Mesih’in dirildiğinin en güçlü kanıtıdır. Dirilen İsa Mesih’i gördükleri için ve bu yüzden onun gerçekten kim olduğundan emin oldukları için bu gerçeği reddetmektense ölümü tercih ettiler.
İsa Mesih’in dirilişinin sadece bir efsane olduğuna inanabilirsin fakat bulunan kanıtlar ezici bir şekilde bambaşka bir sonucu gösteriyor. En sağlam ve güvenilir kanıtlara inanmamak batıl inançtır. İsa Mesih gerçekten ölümden dirildi ve günümüzde yani 2.000 yıl sonra bile görgü tanıklarının tanıklıkları hâlâ devam ediyor.